5 Mayıs 2016 Perşembe

MİMAR SİNAN'IN HAYATI

                                                          Mimar Sinan veya Koca Sinan

Mimar Sinan, 1489'da Kayseri'nin Ağırnas köyünde dünyaya geldi. 1511'de devşirme olarak İstanbul'a geldi ve Acemi Oğlanlar Ocağı'na girdi. Burada kaldığı yıllar içinde, birçok sanat eserini inceleme fırsatını buldu.

1516'da Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran Muharebesi'ne katıldı. Mısır'da bulunduğu süreç içerisinde buradaki sanat eserlerini gözlemledi. 1522'de Rodos seferine, 1526'da da Mohaç Meydan Muharebesi'ne katıldı. Bu savaşlarda gösterdiği başarıdan ötürü terfi etti. 1533 yılında ise Kanuni Sultan Süleyman'ın İran seferine katıldı. Bu seferin ardından Hasekilik rütbesi verildi.

Boğdan seferi sırasında ordunun Prut Nehri'nden geçmesi gerekiyordu. Bunun için günlerce uğraşıldı, ancak kurulan köprüler bir türlü tutmadı. Bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman, bu köprüyü yapabilecek birinin bulunmasını istedi. Vezir Damat Çelebi Lütfi Paşa, Sinan'ın bu işin üstesinden geleceğine inandığı için görevi ona verdi. Sinan, incelemelerinin ardından iki haftadan kısa bir süre içinde köprüyü başarıyla kurdu. Bunun ardından Sinan, başmimarlık görevine atandı. Bu görevi 49 yıl boyunca yapacaktı.





MİMAR SİNAN'IN ESERLER İ

Mimar Sinan, gördüğü bütün eserleri büyük bir dikkatle incelemiş, fakat hiçbirini aynen taklit etmeyip, sanatını devamlı geliştirmiş ve yenilemiştir. 

Mimar Sinan’ın, Mimarbaşılığa getirilmeden evvel yaptığı üç eser dikkat çekicidir. Bunlar: 
Halep’te Hüsreviye Külliyesi, 
Gebze’de Çoban Mustafa Külliyesi ve 
İstanbul’da Hürrem Sultan için yapılan Haseki Külliyesidir. 

HÜSREVİYE KÜLLİYESİ












ÇOBAN MUSTAFA KÜLLİYESİ









HASEKİ KÜLLİYESİ


Mimar Sinan’ın Mimarbaşı olduktan sonra verdiği üç büyük eser, onun sanatının gelişmesinin göstergesidir. Bunların birincisi İstanbul'daki Şehzade Camii ve külliyesidir. Mimar Sinan’ın bu eseri için çıraklık dönemi eseri denilir. 

Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’ın İstanbul’daki en muhteşem eseridir. Bu eser kendi söyleyişi ile kalfalık döneminde, 1550-1557 yılları arasında yapılmıştır 

Mimar Sinan’ın en büyük eseri ise, 86 yaşında yaptığı ve "ustalık eserim" diye belirttiği Edirne’deki Selimiye Camiidir (1575). 

Mimar Sinan, Mimarbaşı olduğu sürece birbirinden çok değişik konularla da uğraşmıştır. Zaman zaman eskileri restore etmiştir. Bu konudaki en büyük çabalarını Ayasofya için harcamıştır. 1573’te Ayasofya’nın kubbesini onararak çevresine, takviyeli duvarlar yapmış ve eserin bu günlere sağlam olarak gelmesini sağlamıştır. 

Ayrıca bazı yerlerde çevre düzenlemeleri yaptırmış daha o yıllarda İstanbul’un dar sokaklarının yaratacağı tehlike üzerinde durulması gerektiğini vurgulamıştır. Elli yıla yakın süreyi kapsayan, Osmanlı Devleti’nde yaptığı mimarlık görevi boyunca, , başta İstanbul olmak üzere imparatorluğun her yanına dağılmış topraklarda suyolları, çeşmeler, camiler, külliyeler, medreseler yapmıştır. Bu yapıların bazılarının inşasında bizzat kendisi bulunmasa da, öğrencilerini ya da kendine bağlı mimarlar grubunu görevlendirmiştir. 

Mimar Sinan aynı zamanda bir şehircilik uzmanıdır. Yapacağı eserin, önce çevresini düzenlerdi. Eserlerini yapacağı seçiminde de büyük başarı göstermiş ve eserlerini, çevresine en uygun tarzda yerleştirmiştir. 

Yaptığı eserlerin birçoğu İstanbul’da olan Mimar Sinan 
84 cami, 52 mescit, 22 türbe, 
57 medrese, 7 okul ve darülkurra, 
17 imaret ve 3 darüşşifa, 
7 suyolu kemeri, 8 köprü, 
20 kervansaray, 35 köşk ve saray, 
6 ambar ve mahzen, 
48 hamam ve kaydı olmayanlarla beraber, üç yüz elliyi aşkın yapının baş mimarlığını üstlenmiştir.


KOCA SİNAN'IN AŞK HİKAYESİ 
Mimar Sinan'ın Mihrimah'a Olan Aşk Hikayesi

Mimar Sinan'ın Mihrimah Sultan'a duyduğu büyük aşk, tarihte de çok sıkça anlatılan bir hikaye.

Hatta Mimar Sinan'in yaptığı Üsküdar ve Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan Külliyeleri'nde bu büyük aşkın izlerinin de olduğu iddia ediliyor.
Topkapı Sarayı'nda 1522 yılında doğan Mihrimah'a, Farsça'da Güneş ile Ay anlamına gelen adını, babası Sultan Süleyman koyar.
Zaman geçip, Mihrimah Sultan 17 yaşına geldiğinde evlilik için iki aday gündeme gelir. Biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa diğeri ise Başmimar Koca Sinan.
Mimar Sinan o yıllarda evlidir ve 50'li yaşlarındadır. Mihrimah, Hürrem Sultan'ın da girişimleriyle kayıtlara rüşvetçi ve entrikacı kimliğiyle geçen Rüstem Paşa'yla evlendirilir.
Aradan yıllar geçer Mihrimah Sultan, Koca Sinan'ı bir gün huzuruna çağırarak İstanbul'da güzel bir yerde kendi adına bir külliye yapmasını ister. Mihrimah, Sinan'ın 'Nereye yapılmasını arzu edersiniz' sorusuna 'Yerini sen seç' diye cevap verir.
Bunun üzerine Mimar Sinan, 1540 yılında Üsküdar'daki Mihrimah Sultan Külliyesi'nin temelini atar. Külliye, 1548 yılında tamamlanır.
İmparator Süleyman’ın Kızı Cameria (Mihrimah Sultan).jpgO günden Mihrimah Sultan ile Mimar Sinan'ın bir araya gelmesi için aradan tam 14 yıl geçmesi gerekecektir. Mihrimah Sultan 1562 yılında Mimar Sinan'ı bir kez daha huzuruna çağırır ve İstanbul'da kendi adına bir külliye daha yapmasını ister. Bu külliyenin yerini de tıpkı ilkinde olduğu gibi yine Koca Sinan seçecektir. Sinan da ikinci külliye için İstanbul'un en yüksek tepesini seçer. Yeni külliye Edirnekapı surlarının dibine inşa edilecektir.
Rivayete göre Koca Sinan derin bir tutkuyla âşık olduğu Mihrimah Sultan'a kavuşamamıştır ama ona olan aşkını olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır.
Matematik dehası Sinan, Mihrimah için yaptığı iki külliyenin içinde yer alan camilere bir sır da gizlemiştir.
Mihrimah Sultan'ın Güneş'le Ay anlamına gelen ismine ithaf edercesine yılın sadece birkaç gününde (Nisan ve Mayıs aylarında) bir caminin arka cephesinden güneş batarken diğerinden ay doğmaktadır.